MatematikciFM'den alıntı
Matematik öğretmenliği=Matematik+öğretmenlik
Önce bu iki bileşenden hangisinin senin için daha önemli olduğuna karar vermen uygun olur bence.
Matematik dersen izleyeceğin yol başka, öğretmenlik dersen izleyeceğin yol başka
Bunların dışında mühendislik dersen , izleyeceğin yol başka olacaktır.
"Ortaokuldayken, matematik öğretmenim, dersten sonra, beni yanına çağırır, o gün anlattığı konuları, bir kez daha bana anlatırdı. Sonra da git bunları, arkadaşlarına anlat derdi. Gönlüme öğretmenlik sevgisini, o öğretmen kazandırmıştı. O günlerden sonra başka hiç bir mesleğe ilgi duymadım. Sadece, öğretmenliği hedefledim. Hepinize sorarım, 700.000 kadrolu öğretmenin acaba kaç tanesi, üniversite tercih formuna, sadece öğretmenlik bölümlerini yazmıştır? Çok olduğunu zannetmiyorum. Kaç kişi olduğunu bilmem, ama onlardan birinin de ben olduğumu bilirim. "Ne , öğretmenliği, başka mesleklere, alternatif yaptım, ne de, başka meslekleri, öğretmenliğe alternatif yaptım." Gönlümde yatan tek aslandı benim için. Elektrik-elektroniğe de merakım vardı. Tercih formunu dolduruken, bir tane de, elektrik-elektronik mühendisliği yazmayı düşündüm bir an. Sonra bir soru sordum kendime. Sonuçlar açıklandığında, öğretmenlik çıkarsa, mühendislik çıkmadı diye mi, daha çok üzülürsün, yoksa, mühendislik çıkarsa, öğretmenlik çıkmadı diye mi? Yo, dedim. Eğer öğretmenlik olmazsa, hayatımın pişmanlığını yaşarım. Onu bile yazmadım. Aldığım puan, bir çok bölümü okumama yetiyordu. Ne işin var öğretmenlikte, bu kadar puan almışsın, tıp okusaydın ya diyenler oldu. Üniversite son sınıfta, hocanın biri , bana asistanlık teklifinde bulundu. Reddettim. Ben buraya öğretmen olmaya geldim, ve gidip normal bir öğretmen olucam dedim hocaya. Ne memurluk, ne maaş, ne "3 ay "tatil, ne iş garantisi, ne şu, ne bu. Hiç birini bu mesleğe başlarken düşünmedim. Allah şahittir. İlk öğretmenliğe başladığımda, işin sadece öğretim kısmını düşünüyordum. Yıllar geçtikçe, öğretmenliği kutsal yapan şeyin, öğretim değil, eğitim kısmının olduğunu farkettim, ...."
Daha önceden yazdığım bir yazının bir kısmı bu.
"Orta okulu yatılı okudum. Matematiğe az buçuk yatkınlığım vardı. Sayılarla oynamayı seviyordum. Okulda, yazılı zamanları, arkadaşlar, beni erkenden kaldırıp, konu anlattırırlardı. Genelde hep böyledir , ama benim ki, biraz farklı oldu. Benim sahip olduğum zekayı genelde hep öğretmenlerim ve başkaları farketti ve bana farkettirdi. Ortaokulda , Matematik öğretmenimiz, dersten sonra bana, o günkü konuları bir daha anlatır, git bunu arkadaşlarına anlat derdi. Öğretmenlik sevdası böyle başladı bende. Hem Matematik hem de, anlatma olayı birleşince, Matematik Öğretmenliği hedefi koydum kendime . Kaderimizde Gazi Eğitim Matematiğe gitmek varmış ve gittim. Üniversiteye gelene kadar, akademik çalışma gibi bir olayın farkında değildim, hatta son sınıfa kadar. Bizden önce mezun olmuş arkadaşların, hemen mezuniyet arkasından, orada asistan olarak göreve başlayıp bize derse grdiklerini biliyordum, ama yine de, hiç öyle bir şeye heveslenmedim. Ta ki, bir hocamızın, bana asistanlık teklif etmesine kadar.
Okulda inek değildim, belki başarıda ilk onun içindeydim, ama o kadar parlak bir başarım yoktu, ya da ben öyle zannediyordum. Bir Yar. Doç. hocamız bana, asistanım olur musun dedi. Severdi beni, belki, Mürşidenin dediği gibi , siyaset falan , başıma talih kuşu konmuştu , ne biliyim, ama sadece bu da değil, herhalde bende bi şeyler gördü, Benim bildiğim, kolay kolay hocalar böyle teklifler sunmaz öğrencilerine. hocam biraz düşüneyim dedim. İki şey, beni olumsuz cevaba yöneltti. Birincisi, o güne kadar hiç akademik çalışmayı düşünmeme, ve oraya öğretmen olmak için gelmem, ikincisi de, ömür boyu sürecek olan bir yolun başlangıcı, ömür boyu okumak. Açıkçası tırstım. O güne kadar hiç düşünmemiştim böyle birşeyi. Ve hocama dedim ki, hocam kusura bakmayın, ben buraya öğretmen olmaya geldim, ve mezun olup klasik bir öğretmen olucam. O hoca daha sonra, bölüm 3. sü bir arkadaşa teklif etti asistanlığı ve o kabul etti.
Bundan sonra neler oldu? Önce arkadaşın başından geçenleri anlatayım.
O arkadaş Gazide, 10-11 sene kadar çalışmış, bazı şanssızlıkları yüzünden Gazide kadro alamamış, kadroya geçememenin verdiği stresle, 35 yaşında kanserden ölmüş.
Şimdi , eğer ben o teklifi kabul etseydim, onun kaderi, benim kaderim mi olacaktı? Bilemiyorum ki.
Ben naaptım peki?
Öğretmenliğe başladım, ama bu teklifi reddetmem , ben de bir küskünlük oluşturdu. 14 senelik öğretmenliğimde, ne Anadolu lisesi, ne müdür yardımcılığı, ne de uzman öğretmenlik sınavlarına girdim. Bunların hepsi kariyer sayılırdı, ama ben kariyerin alasını, üniversitede geri çevirmiştim. Artık hiçbiri gözümde yoktu. Kör topal , sıradan ve vasat bir Matematik öğretmeni olarak devam ettim. Bundan 3 yıl evvel, beni tanıyan birisi, bana bir şey söyledi, zaten içimdeki bu yara, iyice azdı. Dedi ki, sen öğretmenliği yapamıyorsun, senin işin sınıfa girip öğrenciye ders anlatmak değil, masa başında, araştırma yapıp, akademik çalışma yapmak.
Sonuç olarak, bu konu içimde hala bir uhde olarak duruyor, treni kaçırdım bir kere, bi daha da geri gelmez. Yani kaçan balık büyük oldu.
O arkadaın başına gelenleri bildiğim halde, yine de, orda olmak isterdim, kaderin önüne kimse geçemiyor.
Sana tavsiyem, ne olursa olsun gönlünün sesini dinle.
Bu arada, sana bir abi tavsiyesi
HAyatta mutlu olmak istiyorsan , iki şeyi doğru seçmelisin. Biri iş, diğeri de eş"
Bu da başka bir yazım.
Eğer, öğretmen olarak atanamam diye, öğretmenliği yazmakta tereddüt ediyorsan, bence hiç düşünme öğretmenliği
Söyleyeceğim bu.
Karar senin