https://www.matematiktutkusu.com/dos...art-midir.html
Şimdi ben paylaşacaktım öğretmenim
Anasayfada gördüm, hoşuma gitti yazı.
Buraya da eklemişsiniz.
Türkiye'de yıllardır matematik üzerine en güzel yazıları yazan kişidir. Matematik profesörleri bile bu matematik üzerine bu kadar iyi yazılar çıkaramamıştır. Yıllar önce radikalde yazardı. Şimdi matematik ve bilim üzerine yazıları Hürriyette pazar günleri yazıyor.
Forumdakilerin haberi olsun diye burada paylaştım.
İyi yapmışsınız öğretmenim.
Tartışılması gereken önemli bir konu.
Aynen öyle bende şart mı konusunda arada kaldım. Biraz daha deneyim kazanmam gerekecek kesin bir yargıya varabilmem için.
Ancak ileride tüm öğrencileri için matematik çok daha sadeleştirileceği bir yapıya geçilecek sanıyorum. Belirli öğrenciler için tam kapasite verilecek sanıyorum.
Bana bunlar hikaye geliyor öğretmenim.
Zamane çocukları cin gibi. Ama sorumsuzlar.
Ben her zaman söylerim : "Matematik anlama işi değil, isteme işidir."
İsteseler, hallaç pamuğu gibi atarlar matematiği.
Şunu herkes kabul ediyor, 60 lı 70 li yılların lise mezunları şimdiki üniversite mezunlarının ayarında.
Önceden az ama öz mezun varmış.
Şimdi diploma bakkalda satılacak nerdeyse.
Eğitimin kalitesi, öncelikli olarak sistemin düzeltilmesiyle yükseltilir. Müfredat sonra gelir.
Şuna adım gibi emnim ki, bu sistem de, tüm lise boyunca sadece çarpım tablosu bile öğretilse, mezun olduğu zaman çarpım tablosunu bilmeyen nice öğrenci olacaktır. Şimdi olduğu gibi.
Siz öğretmenlerimiz daha iyi gözlemlemişsinizdir tabi, ama ben kendi fikrimi söyleyeyim.
Tembel öğrencilerin çalışmamalarının tek sebebi konuların aşırı kolay olması. Öğrenciler çalışmadan da 45 alabilecekken boşuna yorulmak istemiyor. Halbuki eğitim zor olsa, sınavlarda zor sorular sorulsa herkes çalışmak zorunda kalır, notlar düşer; ama bilgi düzeyi artar.
Bunu Fen Lisesi'nde gördüğüm eğitime dayanarak söylüyorum. Orada fazla çalışıyorduk ve daha fazla çalışmamıza rağmen düşük notlar alıyorduk, buna rağmen bilgi seviyemiz çok iyiydi. En tembel olan arkadaşlarımız bile çalışıyorlardı. Açıkçası ben bilgi düzeyinin fazla, notların daha düşük olduğu durumu tercih ediyorum.
Bence bir sıkıntı daha var. 6. sınıfa geliyoruz, tam sayılar anlatılıyor. 7. sınıfa geliyoruz, tamsayılarda işlemler anlatılıyor(En azından ben böyle görmüştüm) ve hemen hemen her sene aynı şeyler tekrarlanıyor. Bence tekrar öğrencinin işidir, koskoca matematik dünyasında o kadar çok bilgi varken aynı bilgileri tekrar tekrar anlatmak ne derece mantıklı sizce? Kaldı ki matematik üstüne eklemedir, ekledikçe alttaki bilgileri kullandığımız için unutmak gibi bir şey olamaz. 9. sınıf geometrisinde ilköğretim bilgilerine ek sadece bir şey öğrendim: Doğru denklemleri. Peki ben geometride her şeyi biliyorum da mı tekrar etmeye başladım, hayır.
İyi günler.
Ben bilmem, bakanım bilir. :) (pardon bakamayanım )
Kcançelik :) Öğrenciler Pozitif bilimlere öylesine duyarsızlarki, müfredatı birazdaha senin dediğin gibi yapsalar bu sefer zorluktan şikayetler artacak.Ama o konu da haklısın.Lisede bile bazen öyle sorular soruyorlar ki ilk okulda öğrendiklerimizi.
kcancelik, senin bahsettiğin ortamda öğrenciler çalışmak zorundalar. Bu yüzden zorlaştırılabiliyor. Normal lisede öğrencilerin umrunda olmadığı için matematiği daha kolaya indirgemek, matematiğe kendilerini kapatan öğrencileri kazanabilmektir.
Bunu olumsuz tarafları elbette vardır.
Fikri hocam, Matematik tüm dünyada büyük problem. Matematik eğtiminde problem yaşamayan ülke yok gibi. Şuçu sadece matematik eğitimindeki başarısızlıktan dolayı olduğunu düşünmek çok vicdansızlık olur.
Diğer dersler yanında çoçuk oyuncağı gibi kalmaktadır (fizik hariç). Şuçu biraz matematiğe de atmak gerekir.
Örneğin 0 sayısı insanların beynini yeterince karıştırabilecek bir sayı.
Falan filan. Bu kadar kısa bir çerçevede tartışılacak bir konu değil ancak şimdilik bu kadar.
Öğretmenim;
Size katılmıyorum. Öğrenciler çalıştığı için zorlaştırma durumunu en azından kendi okulumda görmedim. Yaşadıklarımı anlatayım:
İlk gittiğimizde birkaç arkadaş olarak işin ciddiyetini anlamıştık ve çalışıyorduk, bazı arkadaşlar ise önceki notlarına güvenerek çalışmadan da kolaylıkla geçebileceklerini düşünüyorlardı. İlk sınavlar geldiğinde biz iyi sayılacak notlar almıştık, çalışmayan arkadaşlarım genellikle 1 aldılar, şanslı olanlar ise 45'i kurtardılar. Durumu görünce onlar da çalışmaya başladılar ve dönem sonunda aşağı yukarı aynı bilgi düzeyindeydik.
Yani ben öğrencilerin çalıştıkları için zorlaştırmak yerine, çalışmaları için zorlaştırmanın mantıklı olduğunu düşünüyorum. Tabi sizin görüşünüze de saygı duyduğumu belirtmek isterim.
İyi günler.
Öğrenciler çalıştığı için zorlaştırma değil öğrenciler çalışmak zorunda olduğu için. Burada önemli olan kapasite ve gelecek kaygısının olmasıdır.
Kapasite ve gelecek kaygısı olmazsa zorlamak havanda su dövmek olur.
Öğretmenim;
Sizin gördüğünüz öğrenci sayısı fazla olduğu için sizin görüşlerinizin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Ancak kapasitenin bir ölçüt olmadığını düşünüyorum. Beynin kullanıldıkça geliştiğini düşünüyorum ve sanırım bilimsel olarak da kanıtlandı. Aslında bunun somut bir kanıtını görebiliyoruz: İlk sınıflarda 2+1 gibi işlemleri parmak sayarak yapıyorduk, onları kafadan toplayacak düzeyde değildik. Daha sonra ise sayı olmayan ifadeleri bile kafadan çarpıp bölebilecek hale geldik. Anlayamayan öğrencilerin zamanla kendini geliştirebileceğini düşünüyorum.
Kapasitenin çok keskin bir ayrım olduğunu düşünelim. Akla hemen seviye sınıfı uygulaması geliyor. Birkaç kez kendi okuduğum ilkokulda bu konu tartışıldı, yasak olduğu gerekçesiyle yapılmadı. Yasak olmasının sebebi ise öğrencilerin psikolojik durumu olarak gösterildi. Ben bu konuda yine farklı düşünüyorum, eğer herkes kendi yapabildiği düzeyde uğraşırsa daha iyi gelişir ve zamanla aradaki fark kapanarak yine aynı duruma gelinir gibi geliyor. Hatta öğrenci "Yapamıyorum!" bunalımlarından kurtulursa kendini yargılamaz ve daha iyi olur diye düşünüyorum. Bu konudaki fikirlerinizi de merak ediyorum.
Aslında sizin görüşleriniz daha doğru, ama ben hiç sizin dediğiniz gibi bir öğrenci ile karşılaşmadım.
Ayrıca yine konudan geçen bir söylem vardı; diplomalar bakkalda satılır hale geldi. Hal böyle olunca diplomanın önemi kalıyor mu? Bundan 3 ya da 4 yıl evvel SBS'de yaklaşık olarak 1500 tane birinci vardı. Bana göre böyle bir durum oluşuyorsa sistem, seçmeye ve eğitime uygun değildir. Kaldı ki ben seçmeye de karşıyım, ama bu çok ayrı bir konu.
Umarım yanlış anlamıyorsunuzdur, sizin görüşlerinize saygı duymakla beraber sadece çevremde gözlemlediklerimden bahsediyorum.
İyi günler.
Serkan öğretmenim emin olun ,ben çoğu konunun çeyreğini anlatmıyorum. Öğrenci, konu hakkında fikir sahibi olsun yeter diyorum.
Biraz zorlayınca devreleri karışıyor :)
Ama yine de, tın tın
Şuna kalıbımı basarım, eğer öğrenci ilköğretimden sağlam bir temelle gelsin lisede hiçbir zorluk çekmez.
Balık baştan kokar derler, ilköğretimin ciddiyeti 0 şu anda. 8 yıllık zorunlu eğitim, eğitimi bitirdi.
0 temelle gelen öğrencinin lisede ne anlatılırsa anlatılsın, yapacağı bir şey yok.
Senelerdir korktuğum şey başıma geldi. Nihayet 12 yıllık zorunlu eğitimi de çıkardılar.
Daha yasa çıkmadan dedikodusu varken, öğrenciler oh artık kalma yok, direk geçicez diye sınıfta göbek attıklarına şahit oldum.
Bu bedavacılığı nerden öğrendi öğrenci?
Biz gelen öğrencinin kapasitesini anlıyoruz zaten. Müfredatta ne yazarsa yazsın, onu öğrencinin kapasitesine göre ayarlamak bizim işimiz.
Ama gelen öğrenci o kadar kötü ki, (aslında cin gibiler, ama bedavacılık yok mu, işlerine o geliyor, tabi birde temel zayıf) müfredattan kırpa kırpa kuş gibi bir şey kalıyor. Yine de sonuç 0.
Öğretmenim, 5 zayıflı öğrencini şartsız şurtsuz sorumluluğu olmadan sınıf geçtiğine şahit oldum. Bu dediğim lisede ve eski sistemde.
Varın gerisini siz düşünün.
Ben de sizin dediğinize katılmıyorum hocam :) Şöyle ama ilk okul 7'ye kadar tüm dersler de berbattım.Şuan hepsi çok iyi gidiyor diyebilirim.Matematiği de çok seviyorum.Bence ilk okul pekte önemli değil , şöyle eğer bir şeyi hakkaten merak ediyorsanız oturup kendiniz sonradan da yapabilirsiniz.7.Sınıfın yaz tatilinde toparladım ben tüm derslerimi.Sistem berbat bu konuda size hak veriyorum.
Biz gelen öğrencinin kapasitesini anlıyoruz zaten. Müfredatta ne yazarsa yazsın, onu öğrencinin kapasitesine göre ayarlamak bizim işimiz.
Burada da çok hak verdim ;)
Hmm :) Teşekkür ederim :) Mana etmek istediğim eğer bir dala merakınız varsa , her türlü yaparsanız.Bir dede vardı kaç yaşındaydı belki izlemişsinizdir.Dede kaç yaşından sonra matematik öğrenmeye başlamış adam integral & türev'de vs.çok iyiyim diyordu.Videosunu bulup yolliyacağım :) Yani , sonradan da yapılabiliyor.Ama ben dediğim gibi 7.sınıftayken tüm eksiklerimi kapadım zaten.
bu konuyla ilgili daha önceden de fikirlerimi yazmıştım. kısaca tekrarlayayım bana göre ortalama bi öğrencinin bu kadar matrematik bilmesine gerek yok. her dersin ve her konunun genel kültür seviyesinde bilinmesinden y*****m daha ilerisi ilgi alanına göre şu andakinden daha yoğun olarak sanki üniversitenin ilk iki yılının lisede bitirilmesi gibi gösterilmeli.
ben bilgisayar mühendisliği okumak istiyorsam ineğin midesine giden besinin işkembe börkenek kırkbayır şirden vs gibi 4 bölümden geçtiğini neden öğreneyim. ya da adam avukat olmak istiyor sin(a+b) nin açılımını neden öğrensin. trigonometri alanında bilmesi gereken bana göre hesap makinesinde sin yazısını görünce bunun sinüs olduğunu ve bir diküçgende açının gördüğü kenarın hipotenüse oranı şeklinde hesaplandığını bilsin yeter de artar hatta bilgi yarışmalarına falan girse vay be ne matematik biliyor bile dedirtir.
düşündüğü meslekte matematiği etkin olarak kullanmayacak birine öğretilmesini düşündüğüm kısım muhtemelen haftada 1 saatlik bir dersle çok rahat anlatılır. buna karşılık o adama atıyorum uluslararası ilişkiler ne bileyim ortadoğu tarihi vs gibi ileride düşündüğü alan için faydalı dersler verilebilir. benzeri sayısal öğrencisi için de geçerli. elektrik elektronik mühendisi olmaya kalkıyor integral almayı bilmiyor. vereceksin haftada 12 saat matematik , 12 saat fizik.
yeri değil ama aklıma geldi ona da değineyim. bu sistemde bazı bölümlere soru kotası getirilmesi gerektiğini son yaşadığım bi olaydan sonra ciddi ciddi düşünmeye başladım. 10-15 arasında matematik neti yapan bir öğrenci isterse diğerlerini full yapsın matematik öğretmenliği bölümüne girememeli, böyle saçmalıklar olmamalı. kelin ilacı olsa vakası ama elden bişey gelmiyor işte.
Ne güzel anlatmışsınız hocam ! , dediğiniz gibi olmalı hakkaten ama bununla ilgilenecek adam nerde ? Biz istediğimiz kadar çığıralım , öğretmenler istediği kadar çığırsınlar kimseyi ipledikleri yol.Cahil bir topluluğu başa getirirsek olcağı budur.Herneyse siyaset tartışmıyalım ama hakkaten öyle mesela bizim bir hocamız var . Kendisi hakkaten matematik anlatamıyor.Ben nasıl yüksek alıyorum onu da bilmiyorum , derslerine hazırlanarak gitmesem kalıbımı basarım hiç bir şey anlamam yani sözel ders anlatır gibi anlatıyor alıyor bir tane kitap hocam oradaki soruları geçirip bize sınıfta çözmemizi istiyor aslında bir açıdan iyi olmuyor değil , tüm soruları çözüyorum baya baya.Çalışıp geliyorum.Ama gelmeyenler ne yapsın ? İşin kötü tarafı diğer dersleri iyi yapıp matematikte bir nebze yapanları matematik öğretmeni olarak atıyorlar.Bence dediğiniz gibi buraya el atılmalı iyi bir eğitim için.Dediğiniz gibi adam hukuk okiyacaksa detay matematiğe girmesine gerek yok.Ben edebiyattan nefret ediyorum uçak mühendisliği istiyorum benim bir işime yaramiyacakki zorla öğretmeye çalışıyorlar bizde öğrenmek istemiyoruz bu sefer kargaşa çıkıyor.Bilmiyorum bu sistemin sonu hayrı alamet değil ama.Hayırlısı...
sayın gereksizyormcu,
aslında eğitim deneme yanılma tahtası olmamalı. En baştan her şey düşünülüp, ilerisi görülüp , eğrisi doğrusu tartışılıp en iyi programla işe başlanmalı ve sistemin özü bir daha değiştirilmemeli.
Ancak , maalesef bizde bu yapılmadı, yapılamadı.
Bence,
1990 yılına kadar, mevcut eğitim sistemi günün şartlarına göre kısmen yeterliydi ve fena değildi. 90 lı yıllarla gelişmeye başlayan teknoloji ve mevcut dünya şartları , eğitim sisteminde düzeltme yapmayı gerekli kıldı. Baştakiler , ilk büyük hatasını burda yaptı. 1992 yılında getirdikleri kredili sistem, tam bir fiyasko oldu. Aslında kredili sistem , fena bir sistem değildi, ancak mevcut şartlarda bunun eğitime adaptasyonu çok zordu ve olmadı da zaten. top topu 3 yıl sürdü. Ondan sonraki sistem şu andaki liselerdeki ders geçme sistemi ise, eğitime vurulan ikinci büyük darbeydi ve hala da devam ediyor. Bilgi durumuna bakılmaksızın , sırf bedava diploma dağıtmak için tüm derslerin ortalamasını 2,5 tutturup sınıf geçirtmek, 5 sorumlu dersle son sınıfa kadar öğrenciyi , ite kaka ***ürtmek, zaten eğitimin kalitesini, öğrencinin eğitime bakışınıı köreltti. Öğrenciye bedavacılığı ve günü kurtarma düşüncelerinini aşılattı.
İddia ediyorum, eğitim, asıl büyük darbeyi , 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitim ile yedi. Kim ne derse desin, tamamıyle siyasal düşüncelerle getirilen bu sistem, ülke için , tamir edilmesi uzun zaman alıcak, ki muhtemelen düzeltilemeyecek arızalar bıraktı. Bunun için en büyük ispat , son yıllarda , sınavlarda 0 puan alanların çığ gibi büyümesi. Herkes faturayı öğretmene kesmeye kalkıyor , ama sistemi sorgulayan hiç yok. Mevcut iktidar, elindeki siyasi gücü , hem bu arızayı tamir etmek için , hem de öğrenciye 20 yıldır aşılanan bedavacılık zihniyetini sona erdirmek için kullanacağına , yeni getirdiği sistemle bu işin devam etmesine çanak tuttu.
Bir şeyi unutmayalım yalnız. 8 yıllık zorunlu eğitim ilk çıkarıldığında, kısmen siyasetten uzak 5+3 sistemi olarak getirildi. İşte sizin bahsettiğiniz, meslek seçimi burda devreye giriyordu. Öğrencilerin bölüm ve meslek seçimlerini ortaokulda yapıp, alması gereken derslerin yoğunluğu da ,bu seçime göre ayarlanabilirdi. Maalesef siyaset burda devreye girdi işte. Sırf egolarını tatmin etmek için , bu işi kesintisiz yapınca , ortalık karıştı. Eğitim açısından bence en büyük sorun şu oldu. 70 yıldır devam eden 5 yıllık zorunlu eğitimde, teamül olarak kabul edilen , öğrencinin sınıfta kalmamasıydı. 5+3 olarak deavam etseydi, bu teamül, ortaokula yansımıycaktı. Ama 8 yıllık zorunlu olunca, bu teamül ortaokul kısmına da uygulanmak zorunda kaldı. Ya da baştakilerin işine bu geldi. Sırf sınıfta kalan bir öğrencinin , devlete maliyeti gibi basit bir hesap yüzünden , sınıfta kalma zorlaştırıldı. Burada eğitimin kalitesi hiç düşünülmedi. Bunun eğitime nasıl bir darbe vuracağı hesap edilmedi, ya da işlerine gelmedi. Hatta bunun yüzünden eski sistemde ortaokulda bulunan disiplin yönetmeliği kaldırıldı. 1. sınıftaki öğrenciyle, 8. sınıftaki öğrenci aynı kefeye kondu. 2 yıl böyle devam etti. Sonra baktılar disiplin yönetmeliği olmadan olmuyor, Öğrenci davranışlarını değerlendirme yönetmeliği diye bir yönetmelik çıkarmak zorunda kaldılar. Sınıfta kalmak zorlaşınca, öğrencinin işine geldi bu. Şimdi 12 yıllık zorunlu eğitim olunca bu liseye de ***radı. Gerçi zaten vardı. 2,5 ortalaması zaten yıllardır liselerde uygulanıyor. Çok fazla gayret gerektirmeden, yata yata sınıf geçmek o kadar kolay ki. İnanın sınıfta kalmak , geçmekten daha zor. 4+4+4 olarak çıkması aslında , bu bedvacılığa ket vurmak için iyi. Ama zihniyet hala aynen devam ettiği için bir işe yaramıycak.
Velhasıl, ben hala, bedavacılık zihniyetinin yok edilmesi halinde , mevcut matematik müfredatının öğrenciler için zor olmadığını düşünüyorum. Bir yerde hata yapıyorsunuz, sayın gereksizyorumcu. Şu anki öğrenciler, bu müfredatı yiyip yutacak zekaya sahip. Hiçbiri gerizekalı değil. Sorun müfredatın zorluğunda değil, sorun onlardaki bedavacılık zihniyetinde. Ben meslek lisesinde çalışırken, bir öğrencinin suratıma, beim matematikten geçmeye ihtiyacım yok. Diğer derslerden aldığım notlar, sınıf geçmeme yetiyor demesine şahidim. Bu şekilde düşünmek, onların bedavacılık zihniyetine daha fazla çanak tutmaktır. 80 öncesinde, bir lise mezunun şimdiki üniversite mezunuyla aynı bilgiye sahipti. Niye böyle olmasın yine. Şimdiki gençler, eskilerden daha mı *****. Bırakın öğrensin türevi , integrali. Bütün olumsuz şartlardan uzak, normal şartlarda, bu konular anlatıldığı zaman , kimin ne kadar kapasitesinin olduğu daha net görülür. Öğretmen de , bna göre ayarını yapar. Ama şimdi, çarpım tablosu bile yarım yamalak biliniyor . Bilgi düzeyi ile, kapasite anlaşılamıyor.
Neyse, söylenecek daha çok şey var da, şimdilik bu kadar.
Saygılar
Hocam , asıl konu cebir öğretmek iken bence bu şartlarda en baba sistemde gelse işe yaramaz şöyleki Türkiye de gençler matematiği sevmiyor ki eğer herkes okumak istediği derslerle ağırlıklı alsın diye bir sistem oturtsak bile , öğrenciler emin olun yine matematiği sevmezler hepsi sözel alana yönelirler.Bence , ilk önce matematik sevdirilmeli , bi tanıdığım var adam diyor ki ben bilgisayar mühendisi olup , oyun yapcam.Adam daha 5.sınıfta soruyorum matematiğin kaç diye 3 diyor :) Bu adammı oyun yapacak.Çocuğun oyun yapımının tamamen matematik , fizik işi olduğundan haberi bile yok.Biz gençlerimize , aslında teknolojinin matematikten ibaret olduğunu öğretsek.Matematiğin nerde ne zaman kullanabildiğini öğretsek aslında çok iyi olur.Mesela Matlab dili tamamen matematik arayüzlü bir dil haftada 6 saat matematik verelim diyelim 2 saatini de , matematiği günlük hayatta kullanmaya ayırırsak bence bir nebze matematiği sevdirmiş oluruz.
Bence herşeyin başı öğrenciye o dalı sevdirmekten geçiyor diyebilirim.Sevmeyen adam , en kıral sistemde olsa bir şey yapamaz.Dünyada bu tür sınavları uygulayan bildiğim ülkeler Çin Ve Türkiye , atıyorum bakın Amerikaya , Türkiyeden daha vahim durumdalar.Nedeni ise , sevmemeleri matematiği.
Saygılar (sadece benim yorumum)
savaş,
bir konu hakkında eleştiri yapabilmek için, o konu hakkında yeteri kadar bilgiye sahip olmalısın. Sen olaya sadece kendi açından bakıyorsun. İşin iç yüzünü bilmeden, sadece öğretmenleri al aşağı ederek bu iş olmaz. Derler ya, "Bana gavur diyen, müslüman olsa bari." İki matematik sorusu çözmekle , bu konu hakkında , bu şekilde acımasız yorum yapma hakkına sahip olmuyorsun.
Şunu unutma, bir insanın yapabileceği , en basit iş eleştirmektir.
Öğretmenler, "mevcut şartlarda" öğretmen oluyor ve öğretmenlik yapıyor.
Sorumluluğu ve bilgi düzeyini, öğretmenlerin , öğrencilerden öğrenmeye ihtiyacı yok.
Saygıya davet ediyorum seni.
Ben kimseyi eleştirmedim , kendi yorumumu belirttim sadece ? Eğer konu öğretmenlere ait bir bölümde açılsaydı belirtmezdim zaten ! Acımasız yorum nerde onu da anlıyamadım ? Dikkatle okuyun , ben size laf mı atmışım , hayır!Ben sadece her şeyi eğitim sistemine bağlamayalım , yapmak istemeyen kişi en kıral eğitim sistemin de de yapar yazdım.Bunun neresi acımasızlık onu da anlamadım ? Evet , hocam çok haklısınız öğretmenler mevcut şartlarda öğretmen oluyor demişsiniz , bunu inkar mı etmişim hayır ? Bu öfke nerden geliyor orasını anlıyamadım bende ! Eğer bu sayfada bir kullanıcıysam yorum yapma hakkına da sahibim , kusura bakmayın ama kategoriye bakarsanız burası sohbet bölümü , kendi yorumumu damı belirtmemeliyim ? Eğer böyle bir kural varsa buyrun belirtin , aynı hata tekrarlanmaz!Ben gayet saygılıyım , buna da kuşkum yok zaten.Sanki kalkıp küfür etmişim , laf atmışım da ? Evet , çok haklısınız iki soru çözmekle yorum yapma hakkına sahip olunmaz demişsiniz , ama gereksiz yorumcu hocamında belirttiği gibi , 5 türkçe , sosyal , fen çözüp 1 matematik çözenin matematik öğretmenliği yaptığı bir coğrafya da yaşıyoruz ben bunu belirtmek istedim.
Benim yazdığım tek şey , öğrencilere matematik sevdirilmeli nerde nasıl kullanılacağı anlatılmalı ! Eğer yobaz bir düşünce olsaydı emin olun şuan da Avrupa'da uygulanmazdı!Ben kimseye saygısızlık etmedim , ettiysem de özür dilemişimdir zaten.Ama bu konuda dilemicem , çünkü kendi yorumuma karşılık ben haksızlık , hakaret görüyorum.
Bazen en büyük kişilerin bile diğerlerinin de yorumlarını dinlemeleri gerekir.İşte yanlış burda ya, Türkiyede öğrencilerin görüşleri de dikkate alınmıyorsa kusura bakmayın ama siz ilk önce diğerlerinin görüşlerine saygılı olmayı öğrenin.Ben saygı sınırlarımı aşmadım.Aşmamda!
Ayrıca kendi imzanızda da büyük beyinlerin fikirleri paylaşacağından bahsetmişsiniz , izin verinde bir şeyler paylaşmaya çalışalım.Tabi kendi fikrimizin değeri ne ölçütteyse...Bilinmez
Hiç bir şey ,yazmadığım halde!Yorumuma hakaret ettiğiniz halde , size saygısızlık yaptıysam Özür diliyorum.Benden kaç yaş büyük bir hocamızın bu yorumları yazması ne hoş...
tartışmaya daha geriden devam edeyim,
hocam şimdiki öğrencilerin 70li yıllardaki öğrencilerden daha kapasitesiz olduğunu (araştırmalar zaten tam tersini söylüyor) söylemiyorum. bana göre de matematiği , türevi, integrali çok da güzel öğrenirler tabi. garavel ustanın daldan dala uçarken "hop burdayım" dediğinde gelen soru gibi "iyi de neden ordasın?". matematiği bu seviyede neden öğretiyoruz? herkesin kapasitesini 8. sınıfa kadar belirleyemedik bi de lisede mi tek tip yontacağız hepsini? ekonomi sadece paranın idaresi midir? beyin ekonomisi yok mudur? insanın kapasitesi el veriyo diye kullanmayacağı matematiği neden öğretelim?
Türkçe eğitimini bir kenara ayırıyorum, herkes en az şu anki lise seviyesindeki kadar öğrenmeli (basın yayın mezunu adamların de da ları bile ayrı yazamaması insana acı veriyor). geri kalan tüm konular için çok düşük bir alt seviye belirlenir. önceki yorumlarda da söylediğim tarzda yani trigonometriden bilmesi gerekenler belki 2-3 saatte anlatılacak kadar. bu alt seviye olmazsa olmazdır öğrenci bunları bilmiyorsa sınıf geçemez. öyle 45 aldım geçtim gibi saçma uygulamalar geçerli olmaz. bunun sonrasındaysa her öğrencinin ilgi ve yetenek alanına göre şu anki lise seviyesinden daha yüksek düzeyde konular kendisine gösterilir. bunun için çok fazla çatallaşma da gerekmiyor bence , şimdi de mf , tm , fen lisesiydi vs derken en az 15-20 çeşit program oluşmuş zaten , dediğimde de olsun olsun da 25 çeşit program olsun.
özetle her öğrenciye herşeyin öğretilmeye çalışıldığı ama 45 gibi komik bi notla geçmeye izin verildiği (pratikte konuların 1/3 ünü bilmenin yettiği) bir sistem yerine her öğrencinin çok düşük seviyede bir eşikten en az 70-75 gibi bir notla geçebildiği bi sistemin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum. oluşacak boşluğun da üniversiteye geçiş evresi olarak kullanılması açısından öğrencinin ilgi ve yeteneği bulunan alanda sanki üniversitenin ilk 2 yılını okuyormuşcasına dersler almasını daha faydalı görüyorum. zaten ortalama bir fakültedeki her bölümün ilk 2 yıl dersleri arasında büyük benzerlikler vardır. öğrenciler üniversiteye en azından bilmesi gerekenleri bilerek giderler.
bir de ekleme
bana göre şu an öğretilenlerdeki ortalama ağırlık (her konudan biraz olsun mantığı) esas olarak üniversite sınavında soru sorabilmek için. bu söylediğimi destekleyen ufak bir liste yapabiliriz :)
sayın gereksizyorumcu,
Şimdi yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim. İktidar bu derss seçme sistemini çıkarmakla iyi etti.
Şu an liselerde uygulanan des seçme sistemi, fena değil. sizin dediğinizle ksmen örtüşüyor. Bütün öğrenciler 9. sınıfta ağırlıklı olarak sayılar olmak üzere zorunlu olarak matematik görüyor ve, 10. sınıftan itibaren isterse bir daha matematik görmeyebiliyor. Aslında bizim için de iyi bu. Sosyal bölüm seçecek öğrenciye mat2 anlatmak çok zor. Bizim işimize yaramıycak deyip dinlemiyorlar dersi.
Müfredata gelince, yine bir yerde ayrışıyoruz sizinle.
Öğrencilerin en çok sorduğu soru nedir? " Bu öğrendiklerim ilerde benim ne işime yarıycak?" sorusu. Bu soru bana sorulduğunda benim verdiğim cevap şu : "Hiç bir işinize yaramıycak. Hepsini unutacaksınız. Amma, bu konuları anlamak ve öğrenmek için yorduğunuz beynin pratikliği yanınıza kar kalıcak. İki balon düşünelim. Biri hiç şişirilmemiş olsun. Diğeri ise bir kere, şişirilebilecek kadar şişirilip havası boşaltılmış olsun. Şimdi bu balonları şişirmek istediğimizde hangisi daha kolay şişer. Tabi ki, daha önceden şişirilip havası boşaltılmış olan balon. İnsan beyni de balon gibidir. Beynin daha rahat öğrenebilmesi için, daha önceden biraz zorlanmış olması gerekir. Şu an öğretilen konular, aklınızda kalmıycak ama, hem ileriki yıllarda eğitim alırken, hem de günlük hayatta beyniniz daha pratik çalışacak. "
Öğrencilerin öğrendikleri her şeyi ömür boyu hatırlamalarını kimse beklemiyor zaten. Sorularla uğraşırken beyinlerini aktif tutmaları onlar için bu işten yanına kar kalacakları tek şey. Bunu ister sayıyla yapsın, ister türev integralle. ne kadar farklı konu türüyle bunu yapabilirse iyidir. Hatta bu iş için mantık dersi, en az matematik kadar önemli. Eskiden elektrik devreleri vardı. Sınavda çıkmıyor, öğrencini işine yaramıyor diye, çıkardılar müfredattan. Muhakeme yapabilmek için ideal bir konuydu. Ben öğrenciye zeka oyunlarını da tavsiye ediyorum. İpin ucunu kaçırmadan, ne kadar oynarlarsa beyinleri için o kadar iyi.
Teşbihte hata olmaz derler. Yemek yiyoruz, hem de herşeyi. her telden çalıyoruz. sonra o yemeği sonra çıkarıyoruz. Madem çıkaracaksak , niye yiyoruz. Bünye, o besinden kendisine yarayanı alıp, işine yaramayanı dışarı atıyor. Bilgi de böyle işte. Nasıl olsa unutucaz, niye öğreniyoruz o zaman demek de mantıksız. Beyin , o bilgilerden kullanacağını kullanıyor. kullanmayacağını en diplere atıyor.
Bir konuda daha hatalısınız bence. Az konu öğretilsin, not barajı yükseltilsin demek de yanlış . Gerçi soru çözmeye vakit kalmıyor , müfredat yetiştirmek için. o açıdan bakılınca biraz daha kısmak gerekiyor, ama bu da çok önemli değil. temeli iyi olan birine konu anlatmak 5 dakika. ama temeli olmayana öğretmek, tam bir işkence. Sözkonusu temel eğitim olunca iş, o kadar basit olmuyor. Barajı altlarda tutmak zorunda kalıyorsunuz. Normal liselerde baraj 45, anadolu liselerinde baraj 55. Bir tek bu fark var. Belki Anadol liselerinde daha da yükseltilebilir, ama düz liselerde çok zor. Belki , normal şartlarda, iyi ve sağlam bir eğitim sistemi kurulabilmiş olsa, dediğiniz düşünülebilir. Ama şu an için imkansız.
ÖSS ye gelince,
aslında ÖSS için de , şu an ki sistem fena değil. Sorun , liselerin o sisteme uygun eğitim verememesi. Gerçi ders seçme sistemi ile, o konuda da kısmen paralellik sağlandı. 1. sınav temel bilgiler zaten. 2. sınavda da 6 farklı dalda sınava giriyorlar galiba.
Öğretmen seçimi konusunda bir şeyi unutuyorsunuz. Anadolu öğretmen liseleri bile şu anda öğrencileri öğretmen gibi öğretmen yetiştirme derdinde değil. Her ne kadar meslek seçimi yapılmış gibi gözükse de, öğrencinin başka bir mesleği seçme hakkı her zaman var. Ordaki eğitim de, diğer okullardan çok bir farkı yok. Derslerin alan seçimine göre ayarlanması elbette iyi olur. Ama bu, bir iki ders ancak olur. Sapla samanı karıştırmayalım. Diğer meslek liseleri ile öğretmnelik karışmasın. Diğer bölümlerde, öğrenci lise diplomasının yanına, galiba bir yıl daha kurs gibi ek bir eğitim alarak, mesleğini icra edebiliyor. Dükkan açmak için üniversite mezunu olmasına gerek yok.
Şimdi sizin dediğiniz mantıkla en ideal eğitim verilmiş olan öğretmen lisesi mezunu bir öğrenciyi öğretmen yapabilir misiniz, mümkün değil. Ne kadar öğretmen olarak tetiştirilmiş olsa da, bu işin akademik eğitimin alması gerekir. Çoğu meslek grubu için lşse diploması yeterli . Ama öğretmenlik için bu olmaz. Bu yüzden, ÖSS de 10 matematik çıkarmış birini matematik öğretmeni yapmak doğru değildir demek de yanlış . Öğretmen olma yeterliliğini lise başarısına göre kıyaslamak bana göre doğru değil. Bir büyüğüm anlatmıştı. Tarih dersinden kalan bir öğrenci, ders kitabını, "Seni yazıcam tarih, seni yazıcam tarih" diye diye taşla parçalıyor ve tarih profesörü oluyor. Şimdi bu insan, lisede tarihten kaldı diye, tarih bilgisini sorgulamak kimin haddine. Akademik eğitimini başarıyla bitirdikten sonra olay bitmiştir.
Velhasıl, bu pilav çok su ***ürür.
Savaş,
o mesajında bana değil , önce bizi yönetenlere, sonra öğretmenine saygısızlık ettin.
İkinci mesajında da bana.
Yorum okuyucunundur.
Seni muhatap almıyorum artık.
Ben kimseye hakaret etmedim , nasıl anladınız mesajlarımı o şekilde orasını da anlamadım ama ben kötü bir zihniyetle yazmadım buna emin olun.Kime nerde saygısızlık yaptım onu da anlamadım.Heleki "Gereksiz yorumcu " ve Admin hocama iki dünya bir araya gelse yine hakaret etmem bu kadar yardımcı oluyorlar.
tersten başlayalım matematik hocası olmak isteyen birisi matematiği yazmaya önce üniversite sınavında hiç olmazsa soruların yarısını olsun çözerek başlayabilir. bu konuda konuşmak açıkcası benim haddime. 40 sorudan 10 soru yaparak bu dersin öğretmeni olacak öğretmenin öğrencisinin , üniversitedeki hocalarının, elindeki kalemin, oturduğu sandalyenin , aldığı oksijenin ... vay haline. önündeki 40-50 Türkçe sorusundan 10 soru yapabilen birisi Türkçe hocası olacağına gitsin kumdan kale yapsın, bunu tartışmaya bile lüzum görmüyorum.
yazınızın ilk kısmına gelirsek ya beni yanlış anlıyorsunuz ya da ben kendimi ifade edemiyorum. ben balonu şişirmeyelim demiyorum. herkesin balonuna aynı gazı üflemeyelim diyorum. hatta herkesin balonu bugünkünden daha da fazla şişsin ama işine yaraması muhtemel olan daha fazla bulunsun. bunun yanında bazı olmazsa olmazlar mesela Türkçe herkese yoğun bi şekilde verilsin. gerisi ise minimum seviyede konu başlıklarını , az çok neden bahsettiğini bilecek şekilde, 20 yıl sonra bile hatırlayacağı şeyler olarak öğretilmeli. mesela her öğrenci gazların basıncının sıcaklıkla arttığını bilmeli ya da ne bileyim az çok ülkelerin dünya üzerinde yerleşimlerini bilmeli haritada dakikalarca aramamalı ya da zeki amerikalılar gibi üzerine iran yazılmış avustralyaya "bomb here" yazan bayrak dikmemeli. şimdi neler bu minimum öğretilecek kısmın içinde yer almalı neler yer almamalı ne belirleyecek konumdayım ne de bilecek seviyedeyim ama koca koca adamlar bu işin başındalar, karar verseler heralde hepimizi tek tek memnun etmese de bir standart bulabilirler.
Gereksiz yorumcu hocam , sanırım hocamız biraz kızgın ben de kendimi ifade edemiyorum , şimdi de kargaşa çıktı görüldüğü gibi.Ya sorun ben de kendimi ifade edemiyorum.Mesajlarımı okurmusunuz ? Hangisinde hakaret etmişim çok merak ettim doğrusu.
beni karıştırmayın lütfen tartışma ortamlarını hiç sevmem ,tartışırım orası ayrı sadece başkalarınnı tartışması hoşuma gitmiyor. "bu ülkede tartışılacaksa onu da biz yaparız" :).
hem ortada kötü niyet yoksa ki olduğunu sanmıyorum bi sıkıntı varsa bile zamanla halledilir, üzerinde fazla durmaya gerek yok bence.
Ben sizin ne demek istediğinizi anlıyorum sayın gereksizyorumcu.
İnsanın hayatını düzgün biçimde idare ettirecek temel bilgiler adam gibi verilsin diyorsunuz.
Doğru , ama bir taraftan kendinizle de çelişiyorsunuz.
Sadece çarpım tablosunu öğrenmesi yeterli olan öğrenciyle, sınavda 30 net çıkaracak öğrenciyi aynı sınıfta öğretmek imkansız.
Eğer böyle yapmaya kalkışırsak önümüze
1- Anadolu - düz ayrımı çıkar. Düz liselerin 2. sınıf muamelesi görmesi daha da fazlalaşır.
2- Dershaneler devreye girer. Hala daha dershanelerin gerekliliği ve yeterliliği tartışılırken bu da olmaz.
10 matematik netiyle öğretmen omasın demişsiniz de, şunu unutmayalım. Bu işi az iyi yapan var, çok iyi yapan var. Bu ayrım kesinlikle dört dörtlük omasa da kısmen yapılıyor. Çok iyi öğreten çok iyi liselerde, az iyi öğreten az iyi liselerde.
Memleketin az iyi öğretene de ihtiyacı var :)