Daha önceden de bir öğrenci , benzer soruyu sormuştu. Burayı da oku istersen. Daha net karar vermene yardımcı olur.
https://www.matematiktutkusu.com/for...un-yazdim.html
Daha önceden de bir öğrenci , benzer soruyu sormuştu. Burayı da oku istersen. Daha net karar vermene yardımcı olur.
https://www.matematiktutkusu.com/for...un-yazdim.html
Size katılmıyorum öğretmenim.
İki şeyi atlıyorsunuz.
Birincisi, eğitim fakültesine gelen öğrencileri yetiştirmek için , orada bulunan akademisyenler de bir gün emekli olacaklar, ve bu sirkülasyonun devam etmesi gerekiyor. Yani gelen öğrencilerin bir kısmının üniversitede kalmasında bir sakınca olmamalı. Bu bir tercih meselesi. Sizin mantığınızla, Eğitim fakültelerinde, Fen- edebiyat zihniyetiyle yetişmiş akademisyenlerin bulunması , oradan mezun olacak öğretmen adaylarına da pek bir şey kazandırmayacaktır. O yüzden , Eğitim Fakültelerini kazanan öğrencilerden bir kısmının bu sirkülasyonu devam ettirmek adına üniversitede kalması ahvaldir. (Usta-Çırak ilşkisi gibi)
İkincisi de, Eğitim Fakültelerinde, sadece öğretmen yetiştirme çalışmaları değil, eğitim bilimleri alanında da araştırmalar yapılıyor. Son dönemlerin en önemli konularından birisi eğitim bilimleri. Eğitim bilimleri sözel bir bölüm diye biliniyor, ama her dersin kendi işleniş stili farklı ve sürekli , güncellenmesi gerekiyor. Bunu birilerinin yapması gerekiyor ve bu görev de Eğitim fakültelerine ait. Bu yüzden üniversitelerde, eğitim biliminde araştırma yapacak insanlar da lazım. Örneğin İlk ve orta dereceli okullarda Matematik eğitiminin nasıl verilmesi gerektiği konusunda , bir Fen-Edebiyat bölümü mezunu ne kadar sağlıklı araştırma yapabilir ki?
Ayrıca bildiğim kadarıyla, Fen_edebiyat Fakültesi Matematik bölümünde ve Matematik Mühendisliği bölümünde, Matematik Eğitim deki derslerden daha farklı ve daha zor işliyorlardı. Onlardaki akademisyenlik eğitimi bizden farklı. Eğitim Fakültelerindeki akademisyenler, genelde, daha hafif konular üzerinde ve eğitime yönelik araştırma yapıyorlar.
Şunu da söyliyim. Ben de, ilk başta okuduğum bölümün öğretmenlik adına bana hiç bir şey kazandırmadığını düşündüm. Dediğiniz gibi, lise ve ortaokulda anlatılmayan bir sürü konu-formül-ders , çok yordular bizi. Orada gördüğümüz konuların nerdeyse %70 ini şu an kullanmıyoruz. Ne gereği var bu kadar konuyu anlatmanın. Hatta şunu da düşünmüştüm. Lisede Matematik eğitimini iyi almış bir öğrenci, hiç üniversiteyi okumadan lisede Matematik dersi anlatabilir. (70 li yıllara kadar bu yapılıyordu.), Ama sonra farkettim ki, orada öğretilen konuların hiçbirisi bizim işimize yaramıyor, ama o konuları öğrenirken yorduğumuz kafa, bize matematiğe farklı bir bakış açısıyla bakmamızı sağlıyor. Öğretmenin ufkunun , öğrenciden farklı ve daha geniş olması gerekiyor. Donanım denilen şey işte bu.
Öğrencilerin en klasik sorularından biridir, "Bu öğrendikletimiz ileride ne işimize yarıycak" diye. Sizin düşünceniz de buna benzedi.
Bana böyle soran öğrenciye ben de şu soruyu soruyorum. "Elimizde iki tane balon olsun. Birini, şişirebildiğimiz kadar şişirelim, sonra havasını boşaltalım. Şimdi , iki balonu da sırayla şişirmeye çalışsak hangisi daha kolay şişer. Tabi ki, daha önceden şişirilmiş olan balon. Daha önceden kazandığı esneklik, bir sonraki şişirmede o balonu , daha kolay şişirmemizi sağlıyor. İşte insan beyni de böyledir. Burada gördüğünüz konuların çoğu günlük hayatta işinize yaramıycak, ama bu konuları öğrenirken beyninizin kazandığı esneklik sayesinde, günlük hayatınızda, beyninizi daha sağlıklı kullanacaksınız."
Üniversitelerdeki eğitim de biraz böyle olmalı. Eğer, bir insan birilerinin karşısına , bir şeyler öğretiyorum diye çıkacaksa, ufku geniş olmalı. Anlattığı konulara farklı pencerelerden bakabilmeli. O yüzden, üniversitede, beynin yorulması iyidir.
Benim görüşüm bu. Saygılarımla.
Siz beni anlamanmışsınız, elbette eğitim alanında çalışmalar yapacaklar, illâ bir çalışma yapacaklar, üniversite orası, ben sıfır çalışma yapılmalı demedim ki. Ayrıca ben de fen-ede.'deki dersler daha zordur dedim. Ayrıca bugünkü eğitim fakültesindeki akademisyenlerin çoğu yüksek mat. konularında doktora yapmışlardır. Çok çok azı eğitim bilimleri alanında doktora yapar. Çünkü eğitim bilimleri alanının konuları yüksek mat konularına göre çok sınırlıdır. Matematik derya-deniz olduğu için konu ve çalışılacak alan dolu. Ama eğitim bilimleri sınırlıdır. Birkça tane üst düzey fikir vardır orada, bunlar üzerinde gidip gelirler. Bir de gelişen teknolojiye ayak uydurma babında çalışmalar var; nedir ne olmalıdır diye. V.s.
Yeni okudum:
"Öğrencilerin en klasik sorularından biridir, "Bu öğrendikletimiz ileride ne işimize yarıycak" diye. Sizin düşünceniz de buna benzedi." demişsiniz.
Bu cümlenizle alakalı hiçbir şey söylemedim. Nereden çıkardınız düşüncemin buna benzediğini hocam. İlginçsiniz...:) Hattâ ben bu soruya karşıyım. Boş bir soru bu. Bana bunu soran öğrenciye kafanı başka şeyle meşgul et diyorum. Tamamen gereksiz bir soru.
Üniversite orası; elbette zor şeyler çalışılacak, işin künhü-merkezi gösterilecek. Hem akıl zor ile gelişir, zor'dan zarar gelmez. Kolayla akıl egzersiz yapar. Bir mütefekkirin deyişiyle; "şuur seviyesi değiştikçe gerçeklik seviyesi de değişir!"... Üniversite düşünmeyi öğrenme yeridir. Çok insan sağlıklı düşünmeyi bilmez. İlk önce onu kazanırsınız orada, sonra da mesleğinizi.
efsilon bu epsilon mu bilmiyorum ama biz bu sene fizikte öyle bi formül görmüş olabiliriz tam emin değilim :)